Kadastro Mahkemelerinde Görülen Uyuşmazlıkların Yargı Kolu Bakımından Değerlendirilmesi

Kadastro Mahkemelerinde Görülen Uyuşmazlıkların Yargı Kolu Bakımından Değerlendirilmesi
Kadastro Mahkemelerinde Görülen Uyuşmazlıkların Yargı Kolu Bakımından Değerlendirilmesi: İdari Yargının Görev Alanına Giren Durumlar Üzerine Sistematik Bir İnceleme
Giriş
Yargı yetkisinin kamu hukukuna ve özel hukuka ilişkin uyuşmazlıklar bakımından farklı yargı kollarına ayrılmış olması, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, görevli yargı merciinin doğru tespitiyle doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, kadastro mahkemelerinde görülen davaların bir kısmının niteliği itibarıyla adli yargının değil, idari yargının görev alanına girdiği yönünde giderek güçlenen bir hukukî tartışma mevcuttur.
Kadastro davalarının tamamı her ne kadar ilk bakışta mülkiyet hakkına ilişkin adli nitelikte ihtilaflar gibi görünse de, bazı davalar özünde idari işlem ve eylemlere karşı açılmış olup, yargısal denetim mekanizmasının yöneltilmesi gereken merci, idare mahkemeleridir. Bu makalede, kadastro mahkemesinde görülen uyuşmazlıkların görevli yargı kolu bakımından analiz edilmesi amaçlanmakta; adli ve idari yargı arasındaki görev ayrımına ilişkin yasal ve içtihadi çerçeve ele alınmaktadır.
I. Kadastro Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görev Alanı
3402 sayılı Kadastro Kanunu, taşınmazların sınırlarının ve maliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan kadastro çalışmalarında ortaya çıkan ihtilafların çözümü için özel bir yargı organı olarak kadastro mahkemelerini öngörmüştür. Bu mahkemeler, asli olarak mülkiyet hakkı, zilyetlik, şuf’a (önalım) hakkı, hukuki yarar, gibi özel hukuk hükümlerine tabi meseleleri çözümler.
Ancak uygulamada, bu mahkemeler nezdinde görülen bazı davaların dayanağını doğrudan idari işlemler, örneğin:
- Hazine adına tescil kararları,
- Orman sınırları içinde kalan alanların belirlenmesi,
- Mera, yaylak ve kışlak gibi kamu mallarının sınırlandırılması,
- İmar planları gereğince taşınmazların terk veya tescil işlemleri,
oluşturmaktadır.
Bu tür işlemler, doğrudan idarenin kamu gücüne dayanarak yaptığı tasarruflardır ve söz konusu işlemlerin iptali ya da hukuka uygunluğunun denetimi, kamu hukuku ilişkisi içinde değerlendirilmelidir.
II. Görevli Yargı Kolunun Belirlenmesinde Esas Kriter: Uyuşmazlığın Niteliği
Uyuşmazlıkların hangi yargı kolunda çözümleneceği, tarafların sıfatına göre değil; davaya konu işlemin hukuki mahiyetine göre belirlenmektedir. Bu temel ilke, gerek Anayasa (m.125), gerekse Danıştay ve Yargıtay içtihatlarıyla açık biçimde ortaya konulmuştur.
Eğer bir taşınmazın Hazine adına tescili, orman sınırları içinde sayılması, mera olarak değerlendirilmesi gibi idarenin tesis ettiği bir işleme dayanıyorsa, burada bir özel hukuk ilişkisi değil, idari işlem ilişkisi mevcuttur. Bu durumda, söz konusu işlemin iptali veya hukuka uygunluğunun denetlenmesi ancak idari yargı mercileri tarafından gerçekleştirilebilir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları’nda da, “idari işlemin unsurlarını taşıyan işlemlerle ilgili olarak adli yargının değil, idari yargının görevli olduğuna” dair açık ifadeler mevcuttur (YİBK 1991/2 E., 1991/4 K.).
III. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Kadastro mahkemeleri, bazı durumlarda idarenin işlemini hukukiliği yönünden denetleyerek taşınmazın tesciline veya iptaline karar vermektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, adli yargının bu tür bir iptal yetkisinin bulunmamasıdır. Adli mahkemeler, idari işlemin yok hükmünde olup olmadığı hâli dışında, idarenin işlemini iptal etme veya hükümsüz kılma yetkisine sahip değildir.
Bu tür yetki aşımı durumları hem görev uyuşmazlıklarına hem de yargı kararlarının geçerliliğinin tartışmalı hâle gelmesine neden olmaktadır. Ayrıca bu durum, bireylerin hak arama özgürlüğünü zedeleyici sonuçlar da doğurabilmektedir.
IV. Danıştay ve Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Danıştay'ın birçok kararında, kamu malı niteliğindeki taşınmazlara ilişkin kadastro tespitlerinde idari yargının görevli olduğu ifade edilmiştir. Örneğin; orman kadastrosuna ilişkin uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğu içtihat edilmiştir (Danıştay 8. D., E.2016/4039, K.2017/1135).
Yargıtay ise özellikle, tescil dayanağının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığına göre ayrım yapmakta ve bu noktada görevli mahkemenin belirlenmesini öngörmektedir (Yargıtay 1. HD, E.2014/15294, K.2015/11754).
V. Sonuç ve Öneriler
Kadastro mahkemelerinde görülmekte olan ve idari işlemlerden doğan uyuşmazlıkların idare mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiği yönündeki görüş, hem normatif dayanakları hem de uygulama sonuçları itibariyle isabetlidir. Görevli mahkemenin doğru belirlenmesi, sadece bir usul meselesi değil; hukuki güvenlik, mülkiyet hakkı ve etkili başvuru hakkı gibi temel hakların korunması açısından da hayati önemdedir.
Bu nedenle:
- Kadastro tespitinin dayandığı işlem idari nitelik taşıyorsa, dava idari yargıda açılmalıdır.
- Adli yargı, yalnızca özel hukuk ilişkilerine dayalı mülkiyet ihtilaflarında yetkili olmalıdır.
- Bu konuda, görev ayrımının uygulamada daha netleşmesi için kanuni düzenleme yapılması, gerekirse içtihadı birleştirme yoluna gidilmesi uygun olacaktır.
Kaynakça:
- 1982 Anayasası, m. 125
- 3402 sayılı Kadastro Kanunu
- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu
- YİBK 1991/2 E., 1991/4 K.
- Danıştay 8. D., E.2016/4039
- Yargıtay 1. HD, E.2014/15294
Yorumlar (0)